HAMBURG’ta sanat rotası
ÇOK GEZENLER KULÜBÜ İLE HAMBURG
¨Of amma şık şehir¨ diye bir yakıştırma yapılacaksa eğer, işte o en çok Hamburg’a yakışır. Dünyanın en ünlü denizcilik şirketlerinin başkenti olmasından aldığı güç, zarif kanallarla süslenen caddelere, kırmızı tuğlalı neogotik binalara, meydanlara, parklara, dantel gibi tren garlarına ilham vermiş Hamburg’ta. Gündüz müzelerde, bohem mahallelerde süren hayat, akşam üzeri işten çıkan şık insanlarla birlikte ambiyanslı restoranlara, egzotik kokteyl barlarına doğru akıyor. Buna rağmen şehir her yeni sabaha zinde uyanıyor. İşte biz de Çok Gezenler Kulübü’nün iki üyesi olarak sana ¨Bizim Hamburg¨u anlatalım istedik.
Bahar’ın Hamburg’u.
Sanat okuduğumdan mıdır yoksa sanata aşık bir sülalenin içine doğduğumdan mıdır bilinmez, bir şehirde ilk baktığım şey sanat eserleri benim. Müzeleri, sokak sanatı, mimari estetiği. Son yıllarda karşılaşmaktan daha da mutlu olduğum şey ise ¨tematik müzeler¨. Bu kavram Barcelona ve Amsterdam ile başlayıp kısa sürede tüm Avrupa’ya yayıldı. Hamburg da bu şanslı şehirlerden biri. Aslında, ¨eğlenceli sanat¨ seviyorsan şanslı olan sensin. Çünkü zerafetine yandığımın şehri Hamburg’da çikolatadan baharata, minyatürden deniz maketlerine pek çok tematik müze var.
St Michael Kilisesi

Hambug’a adım attığın andan itibaren, şehrin hemen her yerinden görülebilen devasa saat kulesinin ev sahibi St. Michael Kilisesi. Burası Avrupa’daki hatta Almanya’daki kiliselerden bir tık daha farklı. Çünkü burası 24 saat yaşayan ve ziyaretçi çeken bir kilise. Başından bir sürü hikaye geçen, Almanya’nın en büyük saatine ve kulesine ev sahipliği yapan (dolayısı ile Hamburg’u kuşbakışı seyredebileceğin en iyi manzara da bu kulede) ve yine Avrupa’nın en büyük kilise orgu ile her Pazar akşamı dünyanın farklı bölgelerinden gelen müzisyenlerle konserler sunan o kilise, işte bu kilise! Hamburglu’nun kısaca ¨Michael¨ hatta ¨Michel¨ olarak adlandırdığı kilisenin ilk bölümünün inşasına 1606 yılında, minik bir şapel olarak başlanmış. Başından türlü badireler geçtikten sonra 1757 yılında dönemin ünlü mimarları Prey ve Sonnin, Hamburg’un en büyük kilisesi olacak Aziz Michael kilisesini yeniden inşa etmiş. Bugün dünyanın her yerinden, yılda 1 milyonun üzerinde ziyaretçi St. Michael’I görmeye geliyor. www.st-michaelis.de
Miniatür Wunderland
Model Uçak tutkunu, müzik yapımcısı Braun Kardeşler, ceplerinde A4 kağıda çizilmiş bir minyatür müzesi planı ile bankanın yolunu tutar ve 2 milyon Mark kredi almayı başarır. İşte dünyaca ünlü Hamburg Minyatür müzesi, böyle bir hayalle doğdu. (Ancak müzesinin tamamı 10 milyon Mark’a mal oldu). 2000 yılında kurulan müze, 14 yıl içinde dünya kentlerinin, Grand Canyon’un, İskandinavya’nın, dünyanın en büyük minyatür havaalanının olduğu dev bir minyatür müzesine dönüştü.
Eğer bir gün yolun Hamburg’a düşerse, Hafencity semtinde, bugüne dek dünyanın her yerinden 11 milyon ziyaretçinin gezdiği, olağanüstü güzellikteki Miniatur Wunderland’ı ziyaret etmeyi es geçme. – www.miniatur-wunderland.com
Denizcilik Müzesi
Dünyanın en önemli ticaret limanlarından biri olan Hamburg, 3 bin yıl öncesine kadar giden ve denizcilik tarihinin tüm aşamalarını kapsayan Uluslararası bir Denizcilik Müzesine de ev sahipliği yapıyor.
Eğer denizciliğe bir az olsun ilgin varsa, Hafencity semtinin en cazibeli noktasında, nefis kırmızı tuğlalı binası ve hemen önünde yer alan tarihi deniz feneri ile bu müzeyi görmelisin.
Müzede, okyanusların üzerinde başlayan deniz yolculuğu, 1657 yılında Hollanda’da basılan ilk deniz atlası ¨Atlantis Majoris¨ ile devam ediyor.
El boyaması bakır ve gümüş pusulalar, deniz üzerinde ilk haberleşmeyi başlatan teleyazıcılar iletişimi; Viking’lerin Ejderha teknelerinin ve Fenikeliler’in kadırgalarının bire bir maketleri, günümüzün modern şilepleri ile bütünleşiyor.
Müzedeki en ilginç parçalardan biri, Geesthacht yakınlarındaki Elbe kasabasında binlerce yıllık bir ağaç gövdesine oyulan, dünyanın binlerce yıllık en eski gemi iskeleti.
Dünyadaki pek çok medeniyetin deniz donanmasından, üniformalarından ve fildişi-kehribar-gümüş -altın gemi maketlerinden örnekler sunan bu müze, tüm deniz aşıklarını Hamburg’ta bekliyor.
Ziyaret Saatleri:
Hamburg International Maritimes Museum’u Pazartesi hariç her gün 10.00 – 18.00 saatleri arasında, 12.5 EU karşılığında gezebilirsin. Adres; Peter Tamm Sen. Stiftung Kaispeicher B Koreastrasse 1, Hafencity 20457 Hamburg – www.immhh.de
Hastasıyız; Çikolata Müzesi
Biliyorum, en büyük hayalin; Çikolata Fabrikası fimini izlediğin günden beri, kendini Willy Vonka’nın yarattığı çikolata şelalelerinin içine atmak. Hamburg’un kalbindeki çikolata müzesi CHOCOVERSUM sana bunu vadetmese de; çok keyif alacağın bir kaç saat geçirmeni garanti ediyor.
Eğer; ¨gerçek çikolatanın çekirdeği nereden gelir, nasıl yapılır, onu bu kadar özel kılan nedir ve bünyemde bu büyülü etkiyi nasıl yaratabiliyor?¨ sorularının cevabını arıyorsan, doğru yerdesin.
¨Dene, keşfet ve katıl¨ sloganı ile kurulan müze seni ilk adımdan itibaren alıp adeta bir gurme turuna çıkarıyor. Tarihsel makinelerde çikolata yapımı ile başlayan yolculuk, 500 farklı aroma ve kakao çekirdeğinin sırrı ile sürüyor.
CHOCOVERSUM’da rehberli tur yaklaşık 90 dakika sürüyor. Pazartesileri hariç her gün saat 10.00-18.00 arası gerçekleşen turlar için ön rezervasyon şart değil ancak İngizlice turlar için web sitesine bakmanda ya da telefon ile aramanda fayda var.
CHOCOVERSUM
Meßberg 1
20095 Hamburg
T +49 40 – 41 91 230-0
Baharat Müzesi (Spice Museum)
1993 yılında kurulan dünyanın ilk ve tek baharat müzesi Spicy’s Gewürzmuseum; 50 işlenmemiş ana baharat ve bunlardan üretilen 900’ün üzerinde baharat çeşidi ile gurmeler için göz kamaştırıcı.
Baharatın ekim zamanından yetiştirilişine, hasattan sofraya gelene kadar olan süreci; iyi ve sürdürülebilir tarımı destekleyici felsefesi ile sunan müze; aynı zamanda baharat kalitesi hakkında ziyaretçilere danışmanlık sunuyor.
Aylık programlar, geçici sergiler, şef buluşmaları ile desteklenen müze programı, beş asırdır hayatımızda olan ¨baharat¨ olgusuna zamanda yolculuk yaptırıyor.
Hamburg’un müzeler adası olarak kabul edilen ¨Hafencity¨ semtinde yer alan Baharat Müzesini, damak tadına düşkünsen, muhakkak ziyaret et!
Adres: Am Sandtorkai 32, Hafencity, 20457 Hamburg
Telefon: +49 40 3679 89 – E-Mail: mail@spicys.de – Website: www.spicys.de
Hamburg Fotoğraf Evi
Hafencity semtinin bitimindeki Deichtorhallen, Hamburg Avrupa’nın en büyük sanat sergi salonları arasında yer alıyor. Sanat ve fotoğrafçılıkla ilgilenenlere kafayı yedirtecek cinsten sergilerin, yerleştirmelerin ve dünyanın dört bir yanından sanatçıların işlerinin yer aldığı Deichtorhallen’in Çağdaş Sanat bölümü, Ekim 2013’ten bu yana bir dizi yenileme çalışması nedeni ile kapalı. Ama aynı binada yer alan Hamburg Fotğraf Evi o denli görkemli ve cezbedici ki; Hamburg rotunda yer almasında fayda var.
1911 yılından kalma iki tarihi bina, çelik ve cemim modernitesinden faydalanılarak kusursuz tasarlanmış. Fotoğraf Evi’nin içindeki sanatsal yerleştirmeler ve fotoğraflar o denli başarılı ki; salonlardan saatlerce çıkmak zor.
Müzenin konsepti 19. Yüzyıldan başlayarak dijital fotoğrafa uzanan sürece geni bir bakış açısı da sunuyor. Bu aşamada, bir başka önemli vurguyu da; ünlü banker Jeffrey Gundlach’a ait olan koleksiyona yapmak gerek. 60’larda yaşayan bu ünlü koleksiyoner; o döneme ait dünyanın en ünlü moda fotoğrafçılığı eserlerini toplamış ve bu müzeye bağışlamış.
Ziyaret Saatleri
Salı’dan – Pazar’a 11:00-18:00 / Pazartesi günleri kapalı. Her ayın ilk Perşembe’si ise (tatil günleri hariç) 09.00’da açılıyor.
Bilet Fiyatları; Yetişkinler: € 9.00 – 18 yaşın altındaki çocuklar ve gençler: ücretsiz – İndirimli (öğrenci) : 6,00 € www.deichtorhallen.de
Hazal’ın Hamburg’u.
Hazal Yılmaz / www.cokgezenlerkulubu.com
Hamburg’u tek kelimeyle özetlerim: St. Pauli! Avrupa’nın en aktivist futbol takımının semtinde tüm duvarlar murallerle, tüm sokaklar özgürlüğün peşinde insanlarla dolu. St. Pauli durağında indiğin anda karşına direk takımın stadyumu çıkacak. Eğer olur da maçına denk gelirsen mutlaka git çünkü hayatında başka hiçbir yerde karşına çıkmayacak bir deneyimin merkezindesin.
Her türlü azınlığın yanında duruyorlar. Mülteciler buraya kabul edilir pankartlarını, siyah-kahverengi formalarını görmüş biri olarak söyleyebilirim ki bundan böyle St. Pauli’liyim. Devre arasında Depeche Mode çalması, bir zamanlar Avrupa’nın ilk homoseksüel başkanına sahip kulüp olması, stadyumu aydınlatmak için rüzgar enerjisiyle faydalanan santralleri kullanmaları, vejeteryenler için açılan özel mutfaklar, çocukların aileleriyle girebileceği sigara içilmeyen tribünler de St. Pauli’liyim demene sebep değilse, tavsiyem Budapester ve Holsten Caddeleri arasında kalan sokaklarda yürümen, duvar resimlerine, sloganlara hayranlıkla bakman, sonra da 14 ortakla açılmış Jolly Roger barında duraklaman.
Hamburg’da mutlaka
-
Fatih Akın’ın filmlerinden bildiğimiz Altona semtine uğrayıp Klippkroog’da bir kahve iç. Retro tasarımlar yapan PLY buranın tüm mobilyalarını üreten isim.
- Speisekammer’de kahvaltıya uğra. Altı farkı kahvaltı tabağından biri yetmediyse ahududu sosuyla gelen keçi peyniri salatası, kiraz ve bademli marmelat yenilecekler listesinde olmalı.
- 25 Hour Otel’in Hafen City şubesinde kal. Kalmadıysan bari git konteynırlarla yapılmış tasarımını gör. Heimat restoranın masalarına Perşembe 19:00’da kurulursan DJ’ler, Cuma 21:30’dan sonra gelecek olursan Hamburglu lokal grupları dinleyeceksin.
- Restoran ve deli (sandviççi) olarak hem öğle hem de akşam saatlerinde açık Bullerei’ye uğra, Hamburg yerlisi arasına karış.
- 1703’ten beri her pazar aynı yerde yaz-kış, soğuk-sıcak demeden kurulan balık pazarına sabah 06:00’da git. Rock müzik dinlemeye.
- Hava güzelse Strandperle’e git. Burası İkinci Dünya Savaşı öncesi gemilerin süt ihtiyaçlarını karşılamak için uğradıkları bir durakmış. 1949’dan bu yana pek çok el değiştirse de restoran olarak hayatına devam etmiş.
- Hamburg’un gece, gündüz, dükkan, yeme, içme merkezinin ta kendisi Sternschanze metro durağı. Schanzenstrasse, Susannenstrasse, Juliusstrasse arasındaki yollarda günün her saati yürünür, eğlence bulunur, alışveriş edilir.
Çok Gezenler Kulübü kimdir?
2011 Mayıs ayında ilk seyahatimizi Berlin’e yaptık. Son 3.5 yılda 34 şehirde 57 blogger, gazeteci, fotoğrafçı, video sanatçısı, dolaştık. Bir şehri yerlisi gibi gezip “urban” hayatını; restoran, kahve, sanat alanı, sokaklarını keşfetmek ve video, fotoğraf, yazı ile bunları sitemize taşımak bizim işimiz. Çok Gezenler Kulübü’nün temel amacı insanları tatilden çok seyahate kanalize edebilmek. Daha iyi bir dünyanın mümkün olması için aradaki dil, din,ırk bariyerlerinden kurtulmanın gerekliliğini biliyoruz. Bu yüzden gittiğimiz bütün şehirlerden çok arkadaş edinir, vakti gelince onları İstanbul’a davet ederiz. Bizim arkadaşlıklarımız bitmez. www.cokgezenlerkulubu.com – instagram/cokgezenlerkulubuu